Hem Analık Yaptım Hem Kadınlık
Benim adım Gül. Seksten yana şanssız bir kadınım. şimdi anlatacağım döneme gelene kadar, ne acılar çektim ben!
İlk eşim Ahmet’le onbeş yıl evli kaldım ve hiç seks yaşamadım. Kendisinin aklı fikri sekste olmasına ve her dakika mastürbasyon yapabilmesine rağmen, benimle birlikteyken sertleşemiyordu.
Aynı zamanda da sübyancıydı kendisi… Evimize temizliğe gelen kadının küçük yaştaki kızının resimlerini çekip daha sonra o resimlere bakıp mastürbasyon yaptığını biliyorum.
Kendi sapkınlıklarına rağmen bir de kıskanç herifin tekiydi, bana göz açtırmazdı. Benden on yaş genç bir kadınla evlenme kararı aldıktan sonra benden boşanmayı ancak kabul etti. Ondan boşandığımda otuz yaşındaydım ve artık benden geçti diye düşünüyordum. Filmlerde gördüğüm romantizmi, internette denk geldiğim güzelim porno sahnelerini ben hiç yaşayamayacaktım.
Yeni bir hayata başlamam da kolay olmadı. Bütün çevremi değiştirdim. İzmir’e yerleştim ve çalışmaya başladım. Sonra çok çok iyi bir insanla tanıştım ve hayatımda ilk kez seksi tattım. Mühendisti Metin ve benimle evlenmek isteyince hiç düşünmeden kabul ettim. Ama sonra anladım ki yine erken karar vermiştim!
Evliydik ama bunun bir evlilik olduğu tartışmalıydı. O benden çok mesleğiyle evliydi. Mühendis olunamayacağını, ancak mühendis doğulabileceğini söyleyen biriydi, kendisi de mühendis doğmuştu.
Balayından döndükten sonra bir proje için doğuya gitti. O proje bitmeden Karadeniz’deki projesi başladı, o tam bitmeden Karadeniz’de bir işler daha çıktı. Yıllardır ha üç ay sonra dönüyorum, ha altı ay sonra dönüyorum diye beni oyalayıp duruyordu.
İlk zamanlarda sık sık İzmir’e gelir hafta sonu kalırdı, biz de doyasıya sevişirdik. Fakat daha sonra gelişleri de seyrekleşti. Her geldiğinde sevişiyorduk, ama o kadar az geliyordu ki…
En son Metin bayram tatilinde gelmekten vazgeçip çalışmak için yaylada kalınca bende şafak attı. Bir süredir internette bir adamla yazışıyordum. Benimle tanışmak ve sevişmek için taklalar atıp duruyordu. Ben de kocama olan kızgınlığımın da etkisiyle teklifini kabul ettim.
Bir iş çıkışı adamın arabasına bindim. Evli bir kadındım. Kocam yanımda yoktu ve bir erkekten sadece bir parça ilgi görebilmek için her şeyimi verebilirdim. Sonunda beklenen oldu ve onunla seviştim. Bunun ne kadar büyük bir hata olduğunu ertesi gün anladım ama çok geçti. Detaylarını anlatmayacağım.
Her neyse, yaşadığım tatsız olaydan sonra işimden istifa ettim, bir bavul toplayıp soluğu Rize’nin dağlarındaki küçük bir köyde, Metin’in yanında aldım.
“Bu nasıl evlilik, ben de artık burada kalacağım senin yanında…” dedim. Ona onu aldattığımı, yaşadığım olayı anlatmamıştım. Kendimi hazır hissettiğim uygun bir zamanda anlatmayı düşünüyordum. Beklentimin aksine, hiç memnun olmadı gelmeme!
“Burası sana uygun bir yer değil, yalnızlık çekeceksin.” diyordu. Muhtemelen haklıydı, ama İzmir’de evli olup kocasız olmakla da çok yalnızlık çekiyordum.
Metin ve yirmili yaşlarda bir grup genç mühendis bir pansiyonun iki odasını kiralamışlardı ve orada kalıyorlardı. Ama sabahın beşinden gecenin onuna kadar arazideydiler, pansiyona sadece uyumaya geliyorlardı.
Tam olarak ne yaptıklarını bilmiyordum ama yağmur demeden çamur demeden geziyorlardı, bilgisayarlarında haritalar çizimler yapıyorlar, bir takım maliyetler çıkarıyorlar, telefonda birilerine anlamadığım bir şeyler anlatıyorlardı.
Ben geldikten sonra Metin bir iki gün izin alıp benimle vakit geçirdi geçirmesine ama oflayıp pufluyordu, aklı sürekli işteydi, mühendisleriyle telefonda konuşup duruyordu. İşine döndükten sonra ise ben sanki yokmuşum gibi davranmaya başladı.
Uzun saatler çalıştığı yetmiyormuş gibi hemen hemen her gece içkili dönüyordu odaya… Gençlerle işi bitirince oturup bir de dertleşerek içki içiyordu onlarla… Doğru dürüst yemek yemeden saçma sapan rakı ile kendilerini hasta ediyorlardı.
Yapma etme dediysem de dinletemedim. O gençlere de başta çok sinir oluyordum. Üçü de kaba ve densiz tiplerdi. Ne konuştuklarını anlamıyordum. Sadece iş konuşurken değil, başka muhabbetler yaparken de sanki her şeyi şifrelemişlerdi. Sadece kendilerinin anladığı bir dil konuşuyorlardı ve saçma sapan her şeye kahkahalarla gülüyorlardı.
Kocam çocukları gibi seviyordu onları. Kocam çocuk ihtiyacını bu gençlerle karşıladığından benim çocuk yapma yaşım geçiyordu.
Artık içten içe ayrılma konusunu düşünmeye başlamıştım. Ama başıma gelen tecrübeden sonra kimseye güvenim de kalmamıştı. Metin’i gençlerden biraz ayırmaya çalıştım, o ise,
“Onlar çok iyi okullardan mezun, iyi mühendisler… Ben onlara böyle abilik etmezsem onlar burada kalmaz, hemen başka şirketler kapar onları.. Ya da şehre inip Rus kadınlara yedirirler kendilerini… İşi seviyorlar, ben onları toparlıyorum…” diyerek kendini ve çocukları savunuyordu.
“Ama siz dağda bayırda içiyorsunuz, hasta olacaksınız o zaman ne olacak?”
“Sen yokken gelip burada, evde içerdik ama şimdi seni rahatsız etmek istemiyorlar” dedi.
Sinir oldum. Ben olmasam Metin eve erken saatte gelecekti ama ben olduğum için geç geliyorlardı. Olacak şey değil!
“Siz erken gelin ben rahatsız olmam, ablalık ederim, sofra kurarım, mezeler yaparım, evinizde için” dedim.
Kocam bu teklifime sevindi. Ertesi gün çok güzel yemekler yaptım. Gençler ve Metin erkenden işten döndüler. Biraz huzursuz gibilerdi ama yemekleri görünce uçtular. Çocuklardan haz etmiyordum, fakat kocamı elde etmek için bu tek şansımdı. Onları memnun etmek için her şeyi yaptım. Hikayeler anlattım, espriler yaptım, şarkı bile söyledim.
Başta kasıntı olan gençler yiyip içtikçe rahatladılar. Bana yine çok saygılı davranıyorlardı ama daha samimiydiler. Yemek bitip onlar odalarına indiklerinde Metin bana sarıldı ve teşekkür edip öptü. Saat çok geç değildi, sevişiriz diye umuyordum ama hayır. Sabah çok erken kalkacaklarmış. Yattı uyudu.
Sinir oluyordum, İzmir’e geldiğinde üzerimden inmezdi, burada ise aklına bile gelmiyordum. Hep “şu dönem bir geçsin” diye atlatıyordu beni. Bu yemekler haftada iki üç kez oluyordu ve gençlerle aramız çok iyi olmuştu.
Aslında gençlerle aramızda cinsel bir elektrik başlamıştı. Bunun hangi ara başladığından pek emin değilim ama sohbetler sırasında garip imalar, tam ne olduğunu anlamadığım şifreli konuşmalar ve kahkahalar arasında zaman zaman ıslandığımı ve uyarıldığımı hissediyordum.
Mesela bir “düğme dikme” muhabbetidir gidiyordu, hiç anlamıyordum. Ama Metin’e sürekli,
“Sizin düğmeleriniz dikili hocam” diyorlardı. O da gülüyordu.
“Sizin düğme probleminiz yok.”
Hiç anlamıyordum. Benimle de ufaktan flört ediyorlardı ama şaka mı gerçek mi anlamıyordum çünkü o kadar çok espri yapıp gülüyorlardı ki, arada ciddi bir şey geçiyor muydu, emin olamıyordum.
Bir gün çok moralim bozuldu. Çok yalnızdım. Kocamla en son ne zaman seviştik, en son ne zaman tatmin oldum, hatırlayamıyordum bile… Sürekli bir gerginlik, sürekli bir tedirginlik, bir istek, şehvet, sekse susamışlık…
Gençlerin yaptıkları şakalar sinirime dokunuyordu. Onlar beni ve Metin’i sevişen bir çift sandıkları için rahatça konuşup duruyorlardı ama söyledikleri her şey, her hareketleri, her görüntüleri beni etkiliyordu. Sularım akıyordu içimden, hissedebiliyordum.
Dünyadan, yaşamdan kopuk üç genç… Onların da testesteron seviyesi artmış olmalı… Kadınsız, seks yapmadan geçen günler… Ben de öyle azmış durumdaydım ki… Olmadık hayaller kurarken yakalıyordum kendimi… Üçüyle aynı yatakta olduğumuz, beni aralarında sevip okşadıkları, ayıp edepsiz şeyler yaptıkları hayaller…
Tabii ki bunu belli edemiyordum. Kocama durduk yerde, olmadık şeyler için bozuk atmaya başladım. Beni bu duruma getiren adama yani… Beni mutfağa çekti,
“Ne oluyor Gül?” diye sordu. İtiraf ettim. Benimle yatmadığı için gergin olduğumu söyledim. O yine
“Şu dönem bir geçsin de, depresyonum geçsin” demeye başlayınca tepem attı. İşin boyutlarının ne kadar ciddi olduğunu anlamasını istiyordum. Dayanamadım. Artık canıma tak demişti.
Hemen oracıkta, ayaküstü, ona gelmeden önce biriyle tanıştığımı, onu aldattığımı anlattım. Tabii başımdan geçenlerin en tatsız kısımlarını anlatmadım. Allak bullak oldu, çok üzüldü, bir şey söyleyemedi.
“İstersen hemen boşanmaya hazırım” dedim, “Belli ki birbirimizin ihtiyaçlarını anlayamıyoruz.”
“Düşünmem lazım bunları…” dedi.
Yanlış zamanda konuşmuştum bunları çünkü genç mühendisler içeride masada oturuyorlardı, gidip onlara katılmamız gerekiyordu. O kadar şen şakraktılar ki bizim tuhaflığımızı fark etmediler bile…
O arada gençlerden Ercan bana sürekli takılmaya başladı. Şakayla karışık benimle flört ediyordu. Ama gençler eşimi o kadar çok seviyorlardı ki belli bir çizgiyi aşmamak için uğraşıyorlardı. Gençlerden en düzgün olanı, Balıkesirli Onur’un bir düğmesi kopuktu. Arkadaşları ona sardılar,
“Bak bir düğmeni dikecek insan yok. Kendin dikeceksin artık düğmeni ama bir kadının diktiği gibi olmaz asla…” Sürekli bunu konuşuyorlar… Sonra kocama döndüler,
“Ne kadar şanslısınız Metin hocam, sizin düğmelerinizi hep Gül yenge dikiyor, ne şanslısınız… Bizde bir Gül yok…”
Fakat son edilen laf biraz fazla kaçmıştı sanki… Bir sessizlik oldu, lafı eden Ercan utanmıştı. Metin duraksayıp gülmeyince gençler üzüldüler, genç özür dilemeye çalıştı,
“Pardon hocam, biraz ileri gittim galiba” Ben de düşüncesizce atıldım,
“Ne var canım, bir düğme dikmede ne var, ben dikerim düğmeyi, çıkar gömleğini…” dedim. Bir sessizlik oldu. İlk anda dönen espriyi, edepsizce makarayı anlamamıştım, bunu sonradan fark ettim tabii. Sessizlikten sonra Metin bana döndü.
“Tamam Gül, sen Onur’la birlikte gidip onun düğmesini bir dikiver” dedi.
Ben hemen ayağa kalktım ama bir tuhaflık olduğunu daha kalkarken fark etmiştim. Sorar gibi baktım kocama, kocam hafif buruk bir gülümsemeyle bana “git” işareti yaptı.
Onur’la birlikte sessizce merdivenlerden aşağı onların odasına indik. Onur’a sormak istiyordum ama çekiniyordum, esprileri düşündükçe jeton düştü bende… Bunun bayağı bir dikiş-sikiş esprisi olduğunu anladım. Ama çok geçti. Saf gibi kalkıp düğme dikmeye gelmiştim bu gencecik çocukla… İkimiz yalnız…
Onur’un odasına girdim. Ama hala bunun bir şaka olmasını umuyordum. Kocam beni bu gençle sevişmeye mi göndermişti? Sevişmeyi istiyordum ama gerçekten uygun muydu? Bunu yaparsam beni affeder miydi? Yoksa beni test mi ediyordu? Onu aldattığım için intikam mı alıyordu bir şekilde?
Ama, yukarıda hepsi bir aradayken, dikilecek bir düğme için neden beni bu çocukla aşağıya, yalnız göndersin?
Odadan çıkarken bana bakışları geldi gözümün önüne… Öyleydi evet, beni bu genç adamla seks yapmaya göndermişti kocam… Düğme dikilmeyecekti. Ben sikilecektim. Memelerim cinsel gerginlik nedeniyle resmen dikilmişti. Bozuntuya vermeden Onur’a,
“Bana iğne iplik ver.” dedim.
Onur da düzgün bir çocuktu, o da ne yapacağını bilemiyordu. Kocama sonsuz saygı duyuyordu ama beni, karısını buraya yollayan da Metin’di. Ters bir şey yapmak istemiyordu.
Yine de görebiliyordum, pantolonun önü kabarmıştı, aleti dimdikti.
İkimiz de birbirimizden farksızdık aslında… O da, ben de sevişmek için yanıp tutuşuyorduk. Ama ilk hareketi kimin yapacağı merak konusuydu.
Onur bana bir otelden alınma küçük bir dikiş seti verdi, ipliği iğneye geçirmeye çalıştım ama ellerim öyle titriyordu ki geçiremedim. Onur aslında aşırı utangaçtır ama o anda resmen kendini aştı, gözüme bakmadan bana,
“Ellerin titriyor Gül abla…” dedi.
“Evet…” dedim utangaç bir tavırla…
“Yanlış anlaşılma olmasın ama, Metin abi bizi gönderirken, mevzu düğme ya da dikiş değildi, biliyorsun değil mi yenge?”
“Yeni anladım Onur…” dedim fısıltıyla, gözlerinin içine bakarak, her şeye razı olduğumu, bunu benim de istediğimi belli ederek… “Kocam dikişe göndermedi beni…” Heyecandan ölmek üzereydim. Kalbimin atışları hızlanmıştı iyice…
“Ne yapıcaz peki? Dikiş yapmayacağına göre…”
“Sen söyle… Ne yapmak istediğini söyle, başlayalım bir an önce, vakit kaybetmeyelim…” dedim artık sabırsızlandığımı belli ederek…
“Bluzunun düğmelerine bakabilir miyim yenge” dedi.
İki düğmem zaten açıktı, gerdanım, memelerimin başlangıcı sürekli erkeklerin gözlerinin önünde geziyordum. Onur’un isteği üzerine üçüncüyü açtım. Sütyen giymediğim için göğsümün teki göründü. Yutkundu ve
“Çok güzelmiş. Ötekini de görebilir miyim?” dedi Onur…
Bir düğme daha açtım. İki parmağıyla gömleğimi iki yana açtı ve iki memem de ortaya çıktı. Onur gözleri irileşmiş, memelerimden bakışlarını ayıramaz halde fısıldadı,
“Offf… Tam hayal ettiğim gibi… Dimdik ve taş gibi…”
“Metin abin fazla elleyip emmez memelerimi…” dedim. Güldüm sonra, “Bak sen yaramaza, bana bakıp memelerimi hayal ediyordun demek….”
“Ahh… Sorma yenge… Şu kadınsız dağ başında güneş gibi doğdun sen… Sadece ben değil, hepimizin hayalisin…”
O andan sonra fazla konuşulmadı. Onur memelerime yüzünü gömdü, onları öpüp mıncıklamaya başladı. Anında tüm vücudum istekle uyandı ve kıvranmaya başladı.
Üzerimdekileri çıkarıp attım, külotumun ağı sırılsıklamdı.
Onur heyecanla titreyerek pantolonunun fermuarını açmaya çalışıyordu. Ona yardım ettim, saniyeler içinde soyundu ve üzerime çıktı. Bacaklarımla ve kollarımla onu sararken, çoktan dimdik olmuş aletini amıma tek harekette soktu.
Aylardır özlediğim zevkin içine kayıvermiştim. O içimde gidip gelirken usul usul inliyordum, zevkin doruklarına yükselmemle sesim de yükseliyordu ama çocukcağız nedense huzursuzdu ve kıpkırmızı yüzünü sağa sola çeviriyordu. Sonunda,
“Noldu Onur?” diye sordum. Durdu, sonunda döküldü,
“Ben çok utanıyorum, yüzüne bakamıyorum yenge…” dedi. Müthiş bir hayal kırıklığı ile kalakaldım. Bu kadar mıydı? Sikmeyecek miydi beni? Böyle yarım mı bırakacaktı? Oysa hala içimdeydi ve kaya gibi de sertti. Ne diyeceğimi düşünürken o
“Yenge arkadan soksam olur mu?” deyince rahatladım. Güldüm.
“Deli çocuk, mesele bu muydu?”
Üzerimden kalktı, ben dizlerim ve dirseklerimin üzerinde durdum. Arkadan bacaklarımın arasına girdi, kalçalarımı iki eliyle açtırıp amıma arkadan soktu. İşte şimdi her şey harikaydı. Uzun uzun içimde gidip geldi, elleri bir kalçalarımı belimi kavrıyor, bir sırtımdan, omuzlarımdan tutuyordu.
Rahatlamıştı iyice, sanki ben onun oyuncağıydım ve kah öyle kah böyle tutuyor zevkini çıkarıyordu. Ben de onun oyuncağı olmanın zevkini çıkarıyordum. Artık bizi yukarıdan duyarlar mı duymazlar mı umursamıyordum ve gönlümce inliyor, zevk çığlıkları atıyordum. Arada bir duruyordu,
“Yenge geliyor musun?”
“Yok daha değil…” diyordum, heyecanla devam ediyordu. Sonunda artık “Geliyorum” dedim. Kaslarım şiddetle kasılmaya başladı
“Ahh… Geliyorum… Oohh… Geliyorum” diye inledim. Dizlerimin üzerinde duramıyordum artık, devrildim, o da üzerime yığıldı, ben kasılırken o da içime uzun uzun boşaldı.
Biraz öyle üst üste yattık, en sonunda ezilince onu itip kalktım, bir şey söylemeden bluzumu eteğimi üzerime geçirip yukarı kendi odamıza kaçtım. Bir duş alıp yatağa girdim. Bütün vücudum az önceki zevkin hatırasıyla zonkluyordu. Kocamın ne diyeceğini merak ediyordum.
Az sonra geldi. Karanlıkta soyunup yatağa, yanıma girdi. Konudan hiç bahsetmedik önce, ama saçımı öyle bir okşayıp yanağımdan öptü ki… Yaşananlardan rahatsız olmadığını hatta memnun olduğunu anladım. Boynumu, kulak mememi öperken fısıldadı,
“Nasıl, diktin mi delikanlının düğmesini?” Az önce sikilmenin, orgazm olmanın verdiği rehavet, kocamın boynumda dolaşan nefesi… Mutlulukla, gerinerek yanıtladım,
“Evet aşkım…” Boynumdaki elini tutup iyice kendime çektim, kucağına daha bir yerleştim yattığım yerde…
“Ben onu diktim, o beni….” Sikti demedim artık, kestim. “Çok güzeldi, çok özlemişim…” dedim sadece…
Bana sarıldı. Pijamasının önündeki sertliği kalçalarımda hissettim. O da sevişmek isteyecek mi diye bekledim ama bir şey söylemedi ve kucak kucağa uyuduk.
Ertesi gün akşam oldu, gençler yine yemeğe damladılar. Bu kez Ercan ile Ali’nin birer düğmesi kopuktu. Resmen gözüme sokarcasına karşıma oturdular. Onur ise gözlerini kaçıyordu ama pek memnun görünüyordu halinden. Kocam,
“Gençler sizin de mi düğmeniz koptu?” deyince hemen,
“Evet hocam, ne yapıcaz?” diye atladılar. Ben bir şey diyemeden kocam
“Gül yengeniz halleder siz üzülmeyin” dedi.
Bunu duyan gençler yemeklerini bile bitiremeden hemen koşup odalarına gittiler. Ben de kocama baktım. Gülümsüyordu bana… Onay verircesine… Kalktım, heyecanla yutkunarak gençlerin odasına gittim. Bu sefer kartlar açıktı. Ercan,
“Yenge dün Onur sana beş posta kaymış doğru mu” diye sordu. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum.
“Hıhı, evet beş posta kaydı” dedim. İkisi birbirlerine baktılar.
“Ben beş kere yapabilir miyim bilmiyorum” dedi Ali.
“Önemli değil yorgunum zaten” dedim” “Siz ikişer kere kaysanız bana dört eder, o da bana yeter…”
“Tamam” dediler. Üçümüz de soyunduk ve gençler yan yana yatağa oturdular.
“Bizi ağzına alır mısın yenge” dediler.
“Tabii ablacım… Elbette…” dedim ve önce Ercan’ı sonra Ali’yi ağzıma alıp uzun uzun yaladım emdim.
Ali çok ufak tefek bir gençti ama aleti hiç görmediğim kadar iriydi. Ercan ise fırlamanın tekiydi, mükemmel sevişiyordu. Beni tepeden tırnağa yaladı sevdi, kucakladı.
Ali ise ağzımdan çıkmak istemiyordu saçlarımı tutup ağzımın içinde gidip geliyordu ama o kadar iriydi ki sadece ucunu alabiliyordum, sonunda ağzımı kocaman açıp onu gırtlağıma kadar almayı başardım Ali aaaah deyip dayanamadı ve ağzıma boşaldı.
O sıra domalmış vaziyetteydim, bacaklarımı koca koca açıyordum Ercan içime girsin diye, ama çok güzel seviyordu beni. Sonunda bacaklarımın arasına girip dün Onur’un doldurduğu amımın içine güzelce yerleşti ve ağır ağır içimde gidip gelmeye başladı. Bacaklarım kalçalarım tir tir titriyordu zevkten…
“Ooooh yengecim, ooh Gül yengem” diyordu, ben azıyordum.
Amcığımı kasıp gevşeterek onu da zevklendirmeye çalıştım. Ben onun yarağını sıktıkça Ercan’ın ses tonu değişiyordu. Ali bizi seyrederken yine zevke gelmişti, Ercan’a,
“Hadi artık sıra bende” diyordu ama Ercan ağır ve zevkle görüyordu işini, hiç boşalmaya niyeti yoktu. Ali hırçınlaşınca,
“Hadi sandviç yapın madem beni çocuklar…” dedim.
Zaten başından beri aklımdaki buydu ama nasıl olur bilmiyordum. Ali uzandı, ben üzerine çıktım, Ercan yine arkama geçti ve bu sefer götüme dayadı aletini. O kadar kolay girmiyordu, hatta girmeyecek herhalde diye düşündüm.
Fakat Ali beni hoplattıkça Ercan da ağır ağır kendini ittirdi ve her hoplamada azıcık daha girdi. Acıyordu ama çocuk resmen profesyoneldi, beni sıkı sıkı tutup sırtımı sıvazlayarak zevklendirmeyi hiç unutmuyordu. Resmen mart kedisi gibi uluyarak götümü ona doğru kaldırıyordum.
Tamamen girdiğinde amım götüm dopdoluydu, ve amım durduk yerde kasılmaya başladı, iki genç de zevkle inlediler. Hiç böyle bir orgazm yaşamamıştım.
Hayatımda yaşamadığım seksi bu olayları takip eden birkaç ay içinde yaşadım. Gündüzleri çocukların odalarını topluyor, ütülerini yapıp söküklerini dikiyor, üç çocuğum varmış gibi bol bol yemek pişiriyordum. Gece Metin yattıktan sonra ben
“Dur bakayım çocuklara bir şey lazım mı” deyip onların odasına geçiyordum ve o sırada kim müsaitse onun yanına girip doyasıya sevişiyordum.
Gündüzleri analık, geceleri karılık yapıyordum kısacası… Yine bazen üçlü hatta dörtlü yaptığımız oluyordu. Onur en utangaçları olduğundan o genelde zifiri karanlıkta ve yorganının altında sikiyordu beni, ve çoğunlukla arkadan, ama öbür ikisinin beni aralarına aldığı gecelerde yattığı yerden imrenerek izler otuzbir çekerdi.
Zaman içinde o da rahatladı alıştı, bazen gelip ağzıma vermeye başladı.
Bir keresinde odaya girdiğimde döşekleri odanın ortasına indirdiklerini gördüm, böyle daha rahat olacak dediler ve üçü birlikte beni evire çevire inleterek siktiler. Bir ara Metin’e
“Sen de gel, gençlerin arasında sen de mutlu ol benim gibi… İnan çok zevkli…” dedim, ama kendine yediremedi böyle bir şeyi,
“Ben sizin seslerinizi dinlemekle de mutlu oluyorum” dedi.
Birkaç sefer grup dönüşü onu azmış vaziyette dimdik buldum, seve seve onun da altına yattım, ne de olsa kocam…
Bu mutlu günler ne yazık ki uzun sürmedi, birkaç ay sonra projeleri bitti. Metin Kars’a gideceğini söyledi, ben İzmir’i özlemiştim geri geldim ve bir süredir zihnimdeki anılarla idare ediyorum.
Bu arada hamile olduğumu öğrendim ve dünyalar benim oldu.
Kimin çocuğu olduğu hakkında hiçbir fikrim yok ama önemli de değil şu aşamada… Babasının mühendis olduğu kesin ama… 🙂
Mrb ben Koray mersin Antep adana maraş Hatay Osmaniye çevrelerinden her yaştan bayanlar arayın tanışalım